إِذَا السَّمَاءُ انْشَقَّتْ (١)
﴾1﴿
Diyanet: Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-, ﴾1﴿
Diyanet Vakfı: Gök yarıldığı, ﴾1﴿
E. Hamdi Yazır: Gök yarıldığı, ﴾1﴿
وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ (٢)
﴾2﴿
Diyanet: Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-, ﴾2﴿
Diyanet Vakfı: Rabbine kulak verip boyun eğecek hale getirildiği zaman, ﴾2﴿
E. Hamdi Yazır: Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit, ﴾2﴿
وَإِذَا الْأَرْضُ مُدَّتْ (٣)
﴾3﴿
Diyanet: Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman, ﴾3﴿
Diyanet Vakfı: Yer dümdüz edildiği, ﴾3﴿
E. Hamdi Yazır: Yer uzatılıp düzlendiği, ﴾3﴿
وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ (٤)
﴾4﴿
Diyanet: Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman, ﴾4﴿
Diyanet Vakfı: İçinde bulunanları atıp boşaldığı , ﴾4﴿
E. Hamdi Yazır: İçinde ne varsa attığı ve tamamen boşaldığı ﴾4﴿
وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ (٥)
﴾5﴿
Diyanet: Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!) ﴾5﴿
Diyanet Vakfı: Ve Rabb'ini dinleyip O'na hakkıyla itaata mecbur kılındığı vakit (insanoğlu yaptıkları ile karşılaşır). ﴾5﴿
E. Hamdi Yazır: Ve Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit, ﴾5﴿
يَا أَيُّهَا الْإِنْسَانُ إِنَّكَ كَادِحٌ إِلَى رَبِّكَ كَدْحًا فَمُلَاقِيهِ (٦)
﴾6﴿
Diyanet: Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın. ﴾6﴿
Diyanet Vakfı: Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda O'na varacaksın. ﴾6﴿
E. Hamdi Yazır: Ey insan! Kuşkusuz sen Rabbine doğru çaba üstüne çaba sarfetmektesin, nihayet O'na varacaksın. ﴾6﴿
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ (٧)
﴾7﴿
Diyanet: Kime kitabı sağından verilirse, ﴾7﴿
Diyanet Vakfı: Kimin kitabı sağından verilirse, ﴾7﴿
E. Hamdi Yazır: O vakit kitabı sağ eline verilen, ﴾7﴿
فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسِيرًا (٨)
﴾8﴿
Diyanet: Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek, ﴾8﴿
Diyanet Vakfı: Kolay bir hesapla hesaba çekilecek; ﴾8﴿
E. Hamdi Yazır: Kolay bir hesapla hesaba çekilecek, ﴾8﴿
وَيَنْقَلِبُ إِلَى أَهْلِهِ مَسْرُورًا (٩)
﴾9﴿
Diyanet: Sevinçli olarak ailesine dönecektir. ﴾9﴿
Diyanet Vakfı: Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. ﴾9﴿
E. Hamdi Yazır: Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. ﴾9﴿
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ وَرَاءَ ظَهْرِهِ (١٠)
﴾10﴿
Diyanet: Fakat kime kitabı arkasından verilirse, ﴾10﴿
Diyanet Vakfı: Kimin de kitabı arkasından verilirse, ﴾10﴿
E. Hamdi Yazır: Ama kitabı arkasından verilen, ﴾10﴿
فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًا (١١)
﴾11﴿
Diyanet: "Helâk!" diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir. ﴾11﴿
Diyanet Vakfı: Derhal yok olmayı isteyecek, ﴾11﴿
E. Hamdi Yazır: "Yetiş ey ölüm!" diye bağıracak ﴾11﴿
وَيَصْلَى سَعِيرًا (١٢)
﴾12﴿
Diyanet: "Helâk!" diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir. ﴾12﴿
Diyanet Vakfı: Ve alevli ateşe girecektir. ﴾12﴿
E. Hamdi Yazır: Ve alevli ateşe girecektir. ﴾12﴿
إِنَّهُ كَانَ فِي أَهْلِهِ مَسْرُورًا (١٣)
﴾13﴿
Diyanet: Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi. ﴾13﴿
Diyanet Vakfı: Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı. ﴾13﴿
E. Hamdi Yazır: Çünkü o ailesi içinde sevinçli idi. ﴾13﴿
إِنَّهُ ظَنَّ أَنْ لَنْ يَحُورَ (١٤)
﴾14﴿
Diyanet: Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı. ﴾14﴿
Diyanet Vakfı: O hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı. ﴾14﴿
E. Hamdi Yazır: Hiç Rabbine dönmeyeceğini sanmıştı. ﴾14﴿
بَلَى إِنَّ رَبَّهُ كَانَ بِهِ بَصِيرًا (١٥)
﴾15﴿
Diyanet: Hayır! Sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbi onu görüyordu. ﴾15﴿
Diyanet Vakfı: Oysa gerçekten Rabbi onu görüyordu. ﴾15﴿
E. Hamdi Yazır: Hayır Rabbi onu görmekte idi. ﴾15﴿
فَلَا أُقْسِمُ بِالشَّفَقِ (١٦)
﴾16﴿
Diyanet: Yemin ederim şafağa, ﴾16﴿
Diyanet Vakfı: Hayır! Şafağa, yemin ederim ki , ﴾16﴿
E. Hamdi Yazır: Şimdi, yemin ederim o şafağa, ﴾16﴿
وَاللَّيْلِ وَمَا وَسَقَ (١٧)
﴾17﴿
Diyanet: Geceye ve içinde topladıklarına, ﴾17﴿
Diyanet Vakfı: Geceye ve onda basan karanlığa, ﴾17﴿
E. Hamdi Yazır: Geceye ve içinde barındırdığı şeylere, ﴾17﴿
وَالْقَمَرِ إِذَا اتَّسَقَ (١٨)
﴾18﴿
Diyanet: Dolunay hâlindeki aya ki, ﴾18﴿
Diyanet Vakfı: Dolunay olmuş aya , ﴾18﴿
E. Hamdi Yazır: Derlendiği zaman o aya, ﴾18﴿
لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَنْ طَبَقٍ (١٩)
﴾19﴿
Diyanet: Şüphesiz siz hâlden hâle geçeceksiniz. ﴾19﴿
Diyanet Vakfı: Ki,siz elbette halden hale geçeceksiniz. ﴾19﴿
E. Hamdi Yazır: Ki, siz elbette halden hale geçeceksiniz. ﴾19﴿
فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ (٢٠)
﴾20﴿
Diyanet: Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar? ﴾20﴿
Diyanet Vakfı: Böyleyken onlar acaba neden iman etmezler? ﴾20﴿
E. Hamdi Yazır: Böyleyken onlar neden acaba iman etmezler? ﴾20﴿
وَإِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْآنُ لَا يَسْجُدُونَ (٢١)
﴾21﴿
Diyanet: Onlara Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar. ﴾21﴿
Diyanet Vakfı: Onlar kendilerine Kur'an okununca secde de etmezler. ﴾21﴿
E. Hamdi Yazır: Karşılarında Kur'ân okunduğu vakit secde etmezler? ﴾21﴿
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا يُكَذِّبُونَ (٢٢)
﴾22﴿
Diyanet: Daha doğrusu, inkâr edenler (Kur'an'ı) yalanlıyorlar. ﴾22﴿
Diyanet Vakfı: Aksine, kâfirler yalanlıyorlar. ﴾22﴿
E. Hamdi Yazır: Aksine o nankörler yalanlıyorlar. ﴾22﴿
وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ (٢٣)
﴾23﴿
Diyanet: Hâlbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir. ﴾23﴿
Diyanet Vakfı: Halbuki Allah onların gizlediği şeyleri çok iyi bilir. ﴾23﴿
E. Hamdi Yazır: Oysa Allah içlerinde sakladıklarını biliyor. ﴾23﴿
فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (٢٤)
﴾24﴿
Diyanet: Öyle ise sen onlara elem dolu bir azabı müjdele! ﴾24﴿
Diyanet Vakfı: (Resûlüm!) Onlara acı azabı müjdele! ﴾24﴿
E. Hamdi Yazır: Onun için onlara elem verici bir azabı müjdele. ﴾24﴿
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ (٢٥)
﴾25﴿
Diyanet: Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükâfat vardır. ﴾25﴿
Diyanet Vakfı: İman edip sâlih amel işleyenler başkadır; onlar için arkası kesilmeyen bir mükâfat vardır. ﴾25﴿
E. Hamdi Yazır: Ancak iman edip iyi ameller işleyenler başkadır. Onlara tükenmez bir ecir vardır. ﴾25﴿
İlginizi çekebilir
© 2008 - 2022 Ferdi Korkmaz. Tüm Hakları Saklıdır.