إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ (١)
﴾1﴿
Diyanet: Güneş, dürüldüğü zaman, ﴾1﴿
Diyanet Vakfı: Güneş katlanıp dürüldüğünde, ﴾1﴿
E. Hamdi Yazır: Güneş katlanıp dürüldüğünde, ﴾1﴿
وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ (٢)
﴾2﴿
Diyanet: Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman, ﴾2﴿
Diyanet Vakfı: Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, ﴾2﴿
E. Hamdi Yazır: Yıldızlar bulandığında, ﴾2﴿
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ (٣)
﴾3﴿
Diyanet: Dağlar, yürütüldüğü zaman, ﴾3﴿
Diyanet Vakfı: Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde, ﴾3﴿
E. Hamdi Yazır: Dağlar yürütüldüğünde, ﴾3﴿
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ (٤)
﴾4﴿
Diyanet: Gebe develer salıverildiği zaman. ﴾4﴿
Diyanet Vakfı: Gebe develer salıverildiğinde, ﴾4﴿
E. Hamdi Yazır: Kıyılmaz mallar bırakıldığında, ﴾4﴿
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ (٥)
﴾5﴿
Diyanet: Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman, ﴾5﴿
Diyanet Vakfı: Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde, ﴾5﴿
E. Hamdi Yazır: Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, ﴾5﴿
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ (٦)
﴾6﴿
Diyanet: Denizler kaynatıldığı zaman, ﴾6﴿
Diyanet Vakfı: Denizler kaynatıldığında, ﴾6﴿
E. Hamdi Yazır: Denizler ateşlendiğinde (suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde), ﴾6﴿
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ (٧)
﴾7﴿
Diyanet: Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman. ﴾7﴿
Diyanet Vakfı: Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde, ﴾7﴿
E. Hamdi Yazır: Nefisler eşleştirildiğinde (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya toplandığında), ﴾7﴿
وَإِذَا الْمَوْءُودَةُ سُئِلَتْ (٨)
﴾8﴿
Diyanet: Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, ﴾8﴿
Diyanet Vakfı: Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda, ﴾8﴿
E. Hamdi Yazır: Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda, ﴾8﴿
بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ (٩)
﴾9﴿
Diyanet: Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, ﴾9﴿
Diyanet Vakfı: "Hangi günah sebebiyle öldürüldü?diye. ﴾9﴿
E. Hamdi Yazır: "Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye. ﴾9﴿
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ (١٠)
﴾10﴿
Diyanet: Amel defterleri açıldığı zaman, ﴾10﴿
Diyanet Vakfı: (Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında, ﴾10﴿
E. Hamdi Yazır: Amel defterleri açıldığında, ﴾10﴿
وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ (١١)
﴾11﴿
Diyanet: Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman, ﴾11﴿
Diyanet Vakfı: Gökyüzü sıyrılıp alındığında, ﴾11﴿
E. Hamdi Yazır: Gök sıyrılıp açıldığında, ﴾11﴿
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ (١٢)
﴾12﴿
Diyanet: Cehennem alevlendirildiği zaman, ﴾12﴿
Diyanet Vakfı: Cehennem tutuşturulduğunda, ﴾12﴿
E. Hamdi Yazır: Cehennem kızıştırıldığında, ﴾12﴿
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ (١٣)
﴾13﴿
Diyanet: Cennet yaklaştırıldığı zaman, ﴾13﴿
Diyanet Vakfı: Ve cennet yaklaştırıldığında, ﴾13﴿
E. Hamdi Yazır: Ve cennet yaklaştırıldığında, ﴾13﴿
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ (١٤)
﴾14﴿
Diyanet: Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir. ﴾14﴿
Diyanet Vakfı: Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır. ﴾14﴿
E. Hamdi Yazır: Herkes ne getirmiş olduğunu anlar. ﴾14﴿
فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ (١٥)
﴾15﴿
Diyanet: Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara, ﴾15﴿
Diyanet Vakfı: Şimdi yemin ederim o sinenlere , ﴾15﴿
E. Hamdi Yazır: Şimdi yemin ederim o sinenlere (gündüzleri gözden kaybolan yıldızlara), ﴾15﴿
الْجَوَارِ الْكُنَّسِ (١٦)
﴾16﴿
Diyanet: Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara, ﴾16﴿
Diyanet Vakfı: O akıp akıp yuvasına gidenlere, ﴾16﴿
E. Hamdi Yazır: O akıp akıp yuvasına gidenlere, ﴾16﴿
وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ (١٧)
﴾17﴿
Diyanet: Andolsun, yöneldiği zaman geceye, ﴾17﴿
Diyanet Vakfı: Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun, ﴾17﴿
E. Hamdi Yazır: Yöneldiği an geceye, ﴾17﴿
وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ (١٨)
﴾18﴿
Diyanet: Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki, ﴾18﴿
Diyanet Vakfı: Ağarmaya başladığında sabaha andolsun ki, ﴾18﴿
E. Hamdi Yazır: Nefeslendiği (ağardığı) an sabaha ki, ﴾18﴿
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ (١٩)
﴾19﴿
Diyanet: O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür. ﴾19﴿
Diyanet Vakfı: O (Kur'an), şüphesiz değerli,bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür. ﴾19﴿
E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür. ﴾19﴿
ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ (٢٠)
﴾20﴿
Diyanet: O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür. ﴾20﴿
Diyanet Vakfı: O elçi güçlü, Arş'ın sahibi (Allah'ın) katında çok itibarlıdır. ﴾20﴿
E. Hamdi Yazır: O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibinin yanında çok itibarlıdır. ﴾20﴿
مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ (٢١)
﴾21﴿
Diyanet: O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür. ﴾21﴿
Diyanet Vakfı: O orada sayılan, güvenilen (bir elçi) dir. ﴾21﴿
E. Hamdi Yazır: Orada ona itaat edilir, güvenilir. ﴾21﴿
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ (٢٢)
﴾22﴿
Diyanet: (Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir. ﴾22﴿
Diyanet Vakfı: Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir. ﴾22﴿
E. Hamdi Yazır: Arkadaşınızı cin çarpmış değildir. ﴾22﴿
وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ (٢٣)
﴾23﴿
Diyanet: Andolsun o, Cebrâil'i apaçık ufukta gördü. ﴾23﴿
Diyanet Vakfı: Andolsun ki, onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür. ﴾23﴿
E. Hamdi Yazır: Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü. ﴾23﴿
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ (٢٤)
﴾24﴿
Diyanet: O, gayb hakkında cimri değildir. ﴾24﴿
Diyanet Vakfı: O, gaybın bilgilerini (sizden) esirgemez. ﴾24﴿
E. Hamdi Yazır: O, gayb hakkında cimri de değildir. ﴾24﴿
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ (٢٥)
﴾25﴿
Diyanet: Kur'an, kovulmuş şeytanın sözü değildir. ﴾25﴿
Diyanet Vakfı: O lânetlenmiş şeytanın sözü de değildir. ﴾25﴿
E. Hamdi Yazır: O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir. ﴾25﴿
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ (٢٦)
﴾26﴿
Diyanet: (Hâl böyle iken) nereye gidiyorsunuz? ﴾26﴿
Diyanet Vakfı: Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz? ﴾26﴿
E. Hamdi Yazır: Hâl böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz? ﴾26﴿
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ (٢٧)
﴾27﴿
Diyanet: O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür. ﴾27﴿
Diyanet Vakfı: O, herkes için, bir öğüttür, ﴾27﴿
E. Hamdi Yazır: O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir, ﴾27﴿
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَقِيمَ (٢٨)
﴾28﴿
Diyanet: O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür. ﴾28﴿
Diyanet Vakfı: Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için de. ﴾28﴿
E. Hamdi Yazır: İçinizden doğru gitmek isteyenler için. ﴾28﴿
وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ (٢٩)
﴾29﴿
Diyanet: Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. ﴾29﴿
Diyanet Vakfı: Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. ﴾29﴿
E. Hamdi Yazır: Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz. ﴾29﴿
İlginizi çekebilir
© 2008 - 2022 Ferdi Korkmaz. Tüm Hakları Saklıdır.