يَا أَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ (١)
﴾1﴿
Diyanet: Ey örtünüp bürünen (Peygamber)! ﴾1﴿
Diyanet Vakfı: Ey örtünüp bürünen (Resûlüm)! ﴾1﴿
E. Hamdi Yazır: Ey örtünen! (Peygamber) ﴾1﴿
قُمِ اللَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًا (٢)
﴾2﴿
Diyanet: Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. ﴾2﴿
Diyanet Vakfı: Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl. ﴾2﴿
E. Hamdi Yazır: Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl). ﴾2﴿
نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا (٣)
﴾3﴿
Diyanet: Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. ﴾3﴿
Diyanet Vakfı: (Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu biraz azalt. ﴾3﴿
E. Hamdi Yazır: Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt. ﴾3﴿
أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا (٤)
﴾4﴿
Diyanet: Yahut buna biraz ekle. Kur'an'ı ağır ağır, tane tane oku. ﴾4﴿
Diyanet Vakfı: Ya da bunu çoğalt ve Kur'an'ı tane tane oku. ﴾4﴿
E. Hamdi Yazır: Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku. ﴾4﴿
إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا (٥)
﴾5﴿
Diyanet: Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz. ﴾5﴿
Diyanet Vakfı: Doğrusu biz sana (taşıması) ağır bir söz vahyedeceğiz. ﴾5﴿
E. Hamdi Yazır: Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz). ﴾5﴿
إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا (٦)
﴾6﴿
Diyanet: Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur'an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır. ﴾6﴿
Diyanet Vakfı: Şüphesiz gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kıraata daha elverişlidir. ﴾6﴿
E. Hamdi Yazır: Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır. ﴾6﴿
إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا (٧)
﴾7﴿
Diyanet: Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır. ﴾7﴿
Diyanet Vakfı: Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. ﴾7﴿
E. Hamdi Yazır: Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır. ﴾7﴿
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا (٨)
﴾8﴿
Diyanet: Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O'na yönel. ﴾8﴿
Diyanet Vakfı: Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O'na yönel. ﴾8﴿
E. Hamdi Yazır: Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel. ﴾8﴿
رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا (٩)
﴾9﴿
Diyanet: O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle ise O'nu vekil edin. ﴾9﴿
Diyanet Vakfı: O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka ilâh yoktur. Öyleyse yalnız O'nun himayesine sığın. ﴾9﴿
E. Hamdi Yazır: O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut. ﴾9﴿
وَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا (١٠)
﴾10﴿
Diyanet: Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. ﴾10﴿
Diyanet Vakfı: Onların (müşriklerin) söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl. ﴾10﴿
E. Hamdi Yazır: Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl. ﴾10﴿
وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا (١١)
﴾11﴿
Diyanet: Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver. ﴾11﴿
Diyanet Vakfı: Nimet içinde yüzen o yalancıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver. ﴾11﴿
E. Hamdi Yazır: O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver. ﴾11﴿
إِنَّ لَدَيْنَا أَنْكَالًا وَجَحِيمًا (١٢)
﴾12﴿
Diyanet: Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır. ﴾12﴿
Diyanet Vakfı: Hiç şüphesiz bizim nezdimizde (onlar için hazırlanmış) boyunduruklar, yakıcı bir ateş, var. ﴾12﴿
E. Hamdi Yazır: Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var. ﴾12﴿
وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا (١٣)
﴾13﴿
Diyanet: Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır. ﴾13﴿
Diyanet Vakfı: Boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azap var. ﴾13﴿
E. Hamdi Yazır: Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var. ﴾13﴿
يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلًا (١٤)
﴾14﴿
Diyanet: Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyameti) hatırla. ﴾14﴿
Diyanet Vakfı: O gün (kıyamet günü) yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına döner. ﴾14﴿
E. Hamdi Yazır: O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek. ﴾14﴿
إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولًا (١٥)
﴾15﴿
Diyanet: (Ey Mekkeliler!) Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. Nitekim, Firavun'a da bir peygamber göndermiştik. ﴾15﴿
Diyanet Vakfı: Nasıl Firavun'a bir elçi göndermiş idiysek doğrusu size de, hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. ﴾15﴿
E. Hamdi Yazır: Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik. ﴾15﴿
فَعَصَى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا (١٦)
﴾16﴿
Diyanet: Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik. ﴾16﴿
Diyanet Vakfı: Ama Firavun o peygambere karşı gelmiş, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde muaheze etmiştik. ﴾16﴿
E. Hamdi Yazır: Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık. ﴾16﴿
فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا (١٧)
﴾17﴿
Diyanet: Hâl böyle iken inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz? ﴾17﴿
Diyanet Vakfı: Peki inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz? ﴾17﴿
E. Hamdi Yazır: Peki inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatacak o günden (kıyamet gününden) kendinizi nasıl kurtaracaksınız? ﴾17﴿
السَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا (١٨)
﴾18﴿
Diyanet: O günle gök (bile) yarılır, Allah'ın va'di gerçekleşir. ﴾18﴿
Diyanet Vakfı: Gökyüzü bile onunla (o günün dehşetiyle) yarılacaktır. Allah'ın vâdi mutlaka yerine gelir. ﴾18﴿
E. Hamdi Yazır: O günün dehşetinden gök yarılır. Allah'ın sözü kesinlikle gerçekleşmiştir. ﴾18﴿
إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا (١٩)
﴾19﴿
Diyanet: Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. ﴾19﴿
Diyanet Vakfı: İşte bu (anlatılanlar), şüphesiz bir öğüttür. Artık kim dilerse Rabbine (varan) bir yol tutar. ﴾19﴿
E. Hamdi Yazır: İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar. ﴾19﴿
إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ (٢٠)
﴾20﴿
Diyanet: (Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah'tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾20﴿
Diyanet Vakfı: (Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. ﴾20﴿
E. Hamdi Yazır: Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir. ﴾20﴿
İlginizi çekebilir
© 2008 - 2022 Ferdi Korkmaz. Tüm Hakları Saklıdır.