وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا (١)
﴾1﴿
Diyanet: Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara, ﴾1﴿
Diyanet Vakfı: Söküp çıkaranlara, andolsun; ﴾1﴿
E. Hamdi Yazır: Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara, ﴾1﴿
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا (٢)
﴾2﴿
Diyanet: Andolsun (mü'minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara, ﴾2﴿
Diyanet Vakfı: Yavaşça çekenlere, ﴾2﴿
E. Hamdi Yazır: Usulcacık çekenlere, ﴾2﴿
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا (٣)
﴾3﴿
Diyanet: Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere, ﴾3﴿
Diyanet Vakfı: Yüzdükçe yüzenlere, ﴾3﴿
E. Hamdi Yazır: Yüzüp yüzüp gidenlere, ﴾3﴿
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا (٤)
﴾4﴿
Diyanet: Derken, öne geçenlere, ﴾4﴿
Diyanet Vakfı: Yarıştıkça yarışanlara, ﴾4﴿
E. Hamdi Yazır: Yarışıp geçenlere, ﴾4﴿
فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا (٥)
﴾5﴿
Diyanet: Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz). ﴾5﴿
Diyanet Vakfı: Derken iş düzenleyenlere . ﴾5﴿
E. Hamdi Yazır: Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var). ﴾5﴿
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ (٦)
﴾6﴿
Diyanet: Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. ﴾6﴿
Diyanet Vakfı: Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, ﴾6﴿
E. Hamdi Yazır: O gün deprem sarsar, ﴾6﴿
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ (٧)
﴾7﴿
Diyanet: Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. ﴾7﴿
Diyanet Vakfı: Onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, ﴾7﴿
E. Hamdi Yazır: Onu ikinci bir sarsıntı izler. ﴾7﴿
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ (٨)
﴾8﴿
Diyanet: O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır. ﴾8﴿
Diyanet Vakfı: İşte o gün yürekler kaygıdan oynar, ﴾8﴿
E. Hamdi Yazır: Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar. ﴾8﴿
أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ (٩)
﴾9﴿
Diyanet: Onların gözleri (korku ile) inecektir. ﴾9﴿
Diyanet Vakfı: Gözler yorgun düşer. ﴾9﴿
E. Hamdi Yazır: Gözler kalkmaz saygıdan. ﴾9﴿
يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ (١٠)
﴾10﴿
Diyanet: Şöyle derler: "Biz gerçekten gerisingeriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?" ﴾10﴿
Diyanet Vakfı: Diyorlar ki, "Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz, ﴾10﴿
E. Hamdi Yazır: Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz? ﴾10﴿
أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً (١١)
﴾11﴿
Diyanet: "Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?" ﴾11﴿
Diyanet Vakfı: (Hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra ha?" ﴾11﴿
E. Hamdi Yazır: "Biz, çürümüş kemikler olduktan sonra ha?" ﴾11﴿
قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ (١٢)
﴾12﴿
Diyanet: "Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür" dediler. ﴾12﴿
Diyanet Vakfı: "O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur" dediler. ﴾12﴿
E. Hamdi Yazır: "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler. ﴾12﴿
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ (١٣)
﴾13﴿
Diyanet: Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr'un üfürülmesinden) ibarettir. ﴾13﴿
Diyanet Vakfı: Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar. ﴾13﴿
E. Hamdi Yazır: Fakat o bir tek haykırıştır. ﴾13﴿
فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ (١٤)
﴾14﴿
Diyanet: Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. ﴾14﴿
Diyanet Vakfı: Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. ﴾14﴿
E. Hamdi Yazır: Bir de bakarsın hepsi meydandadır. ﴾14﴿
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى (١٥)
﴾15﴿
Diyanet: (Ey Muhammed!) Mûsâ'nın haberi sana geldi mi? ﴾15﴿
Diyanet Vakfı: (Habibim!) Sana Musa'nın haberi geldi mi? ﴾15﴿
E. Hamdi Yazır: Musa'nın haberi sana geldi mi? ﴾15﴿
إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى (١٦)
﴾16﴿
Diyanet: Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti: ﴾16﴿
Diyanet Vakfı: Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti: ﴾16﴿
E. Hamdi Yazır: Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti: ﴾16﴿
اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى (١٧)
﴾17﴿
Diyanet: "Haydi Firavun'a git! Çünkü o azmıştır." ﴾17﴿
Diyanet Vakfı: Firavun'a git! Çünkü o çok azdı. ﴾17﴿
E. Hamdi Yazır: "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı." ﴾17﴿
فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَى أَنْ تَزَكَّى (١٨)
﴾18﴿
Diyanet: "Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin? ﴾18﴿
Diyanet Vakfı: De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı? ﴾18﴿
E. Hamdi Yazır: De ki: İster misin arınasın? ﴾18﴿
وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى (١٩)
﴾19﴿
Diyanet: Seni Rabbine ileteyim de O'na karşı derinden saygı duyup korkasın!" ﴾19﴿
Diyanet Vakfı: Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın. ﴾19﴿
E. Hamdi Yazır: Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın. ﴾19﴿
فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى (٢٠)
﴾20﴿
Diyanet: Derken Mûsâ ona en büyük mucizeyi gösterdi. ﴾20﴿
Diyanet Vakfı: Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi. ﴾20﴿
E. Hamdi Yazır: Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi. ﴾20﴿
فَكَذَّبَ وَعَصَى (٢١)
﴾21﴿
Diyanet: Fakat o, Mûsâ'yı yalanladı ve isyan etti. ﴾21﴿
Diyanet Vakfı: (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti. ﴾21﴿
E. Hamdi Yazır: Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi. ﴾21﴿
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى (٢٢)
﴾22﴿
Diyanet: Sonra sırt dönüp koşarak gitti. ﴾22﴿
Diyanet Vakfı: Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü. ﴾22﴿
E. Hamdi Yazır: Sonra koşarak dönüp gitti. ﴾22﴿
فَحَشَرَ فَنَادَى (٢٣)
﴾23﴿
Diyanet: Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi: ﴾23﴿
Diyanet Vakfı: Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı: ﴾23﴿
E. Hamdi Yazır: Derken adamlarını topladı da bağırdı: ﴾23﴿
فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى (٢٤)
﴾24﴿
Diyanet: "Ben, sizin en yüce Rabbinizim!" dedi. ﴾24﴿
Diyanet Vakfı: Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi. ﴾24﴿
E. Hamdi Yazır: "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi. ﴾24﴿
فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى (٢٥)
﴾25﴿
Diyanet: Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı. ﴾25﴿
Diyanet Vakfı: Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı. ﴾25﴿
E. Hamdi Yazır: Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi. ﴾25﴿
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشَى (٢٦)
﴾26﴿
Diyanet: Şüphesiz bunda Allah'tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. ﴾26﴿
Diyanet Vakfı: Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. ﴾26﴿
E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır. ﴾26﴿
أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا (٢٧)
﴾27﴿
Diyanet: (Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur. ﴾27﴿
Diyanet Vakfı: Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, ﴾27﴿
E. Hamdi Yazır: Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti. ﴾27﴿
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا (٢٨)
﴾28﴿
Diyanet: Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir. ﴾28﴿
Diyanet Vakfı: Onu yükseltti, düzene koydu , ﴾28﴿
E. Hamdi Yazır: Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu. ﴾28﴿
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا (٢٩)
﴾29﴿
Diyanet: O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı. ﴾29﴿
Diyanet Vakfı: Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. ﴾29﴿
E. Hamdi Yazır: Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı. ﴾29﴿
وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا (٣٠)
﴾30﴿
Diyanet: Ardından yeri düzenleyip döşedi. ﴾30﴿
Diyanet Vakfı: Ondan sonra da yerküreyi döşedi, ﴾30﴿
E. Hamdi Yazır: Bundan sonra da yeryüzünü döşedi. ﴾30﴿
أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا (٣١)
﴾31﴿
Diyanet: Ondan suyunu ve merasını çıkardı. ﴾31﴿
Diyanet Vakfı: Yerden suyunu ve otlağını çıkardı, ﴾31﴿
E. Hamdi Yazır: Ondan suyunu ve otlağını çıkardı. ﴾31﴿
وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا (٣٢)
﴾32﴿
Diyanet: Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. ﴾32﴿
Diyanet Vakfı: Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. ﴾32﴿
E. Hamdi Yazır: Dağlarını oturttu. ﴾32﴿
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ (٣٣)
﴾33﴿
Diyanet: Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı. ﴾33﴿
Diyanet Vakfı: Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere. ﴾33﴿
E. Hamdi Yazır: Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için . ﴾33﴿
فَإِذَا جَاءَتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى (٣٤)
﴾34﴿
Diyanet: En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. ﴾34﴿
Diyanet Vakfı: Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, ﴾34﴿
E. Hamdi Yazır: Fakat o her şeyi bastıran büyük felaket geldiği vakit, ﴾34﴿
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَى (٣٥)
﴾35﴿
Diyanet: En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. ﴾35﴿
Diyanet Vakfı: İnsanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün, ﴾35﴿
E. Hamdi Yazır: O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün, ﴾35﴿
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَنْ يَرَى (٣٦)
﴾36﴿
Diyanet: Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir. ﴾36﴿
Diyanet Vakfı: Ve görene cehennem açık bir şekilde gösterilmiştir. ﴾36﴿
E. Hamdi Yazır: Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit, ﴾36﴿
فَأَمَّا مَنْ طَغَى (٣٧)
﴾37﴿
Diyanet: Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. ﴾37﴿
Diyanet Vakfı: Artık kim azmışsa , ﴾37﴿
E. Hamdi Yazır: Artık her kim azgınlık etmiş, ﴾37﴿
وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا (٣٨)
﴾38﴿
Diyanet: Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. ﴾38﴿
Diyanet Vakfı: Ve dünya hayatını ahirete tercih etmişse, ﴾38﴿
E. Hamdi Yazır: Ve dünya hayatını tercih etmişse, ﴾38﴿
فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى (٣٩)
﴾39﴿
Diyanet: Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. ﴾39﴿
Diyanet Vakfı: Şüphesiz cehennem(onun için) tek barınaktır. ﴾39﴿
E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir. ﴾39﴿
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى (٤٠)
﴾40﴿
Diyanet: Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. ﴾40﴿
Diyanet Vakfı: Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için, ﴾40﴿
E. Hamdi Yazır: Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise, ﴾40﴿
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى (٤١)
﴾41﴿
Diyanet: Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. ﴾41﴿
Diyanet Vakfı: Şüphesiz cennet(onun) yegâne barınağıdır. ﴾41﴿
E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir. ﴾41﴿
يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا (٤٢)
﴾42﴿
Diyanet: Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. ﴾42﴿
Diyanet Vakfı: Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.) ﴾42﴿
E. Hamdi Yazır: Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye. ﴾42﴿
فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا (٤٣)
﴾43﴿
Diyanet: Onu bilip söylemek nerede, sen nerede? ﴾43﴿
Diyanet Vakfı: Sen onu nereden bilip bildireceksin! ﴾43﴿
E. Hamdi Yazır: Sen nerde, onu anlatmak nerde?! ﴾43﴿
إِلَى رَبِّكَ مُنْتَهَاهَا (٤٤)
﴾44﴿
Diyanet: Onun nihai bilgisi yalnız Rabbine âittir. ﴾44﴿
Diyanet Vakfı: Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir. ﴾44﴿
E. Hamdi Yazır: Onun son ilmi Rabbine aittir. ﴾44﴿
إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشَاهَا (٤٥)
﴾45﴿
Diyanet: Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın. ﴾45﴿
Diyanet Vakfı: Sen ancak ondan korkanları uyarırsın. ﴾45﴿
E. Hamdi Yazır: Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın. ﴾45﴿
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا (٤٦)
﴾46﴿
Diyanet: Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler. ﴾46﴿
Diyanet Vakfı: Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar. ﴾46﴿
E. Hamdi Yazır: Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler. ﴾46﴿
İlginizi çekebilir
© 2008 - 2022 Ferdi Korkmaz. Tüm Hakları Saklıdır.