Mekke topraklarında doğdu. Doğmadan babasız kaldı sonra da annesiz kaldı. Yetim olarak büyüdü. Doğruluktan, dürüstlükten hiç ayrılmadı. Kendini en güvenilir en emin insan olarak benimsetti. 40 yaşına gelince Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla Risalet, Peygamberlik görevi verildi. Okuma yazması olmadığı halde bildirilen vahiyleri en güzel şekilde bizlere kadar ulaştırmayı bildi.
İlk başlarda Peygamber olduğunu açıkca söylemedi. Sadece yakınlarına söyledi en yakınları hiç tereddüt etmeden ona inandılar. Ama içrerinden biri vardı öz amcası ona inanmadı. Sanradan da inanacak değildi. O kafirlerin en önde gideniydi. Peygambere türlü türlü işkence ve eziyetler yaptı. Taki onu yurdundan edinceye kadar. Mekke artık O'na dar geliyordu ve Allah ona hicret emrini verdi ve Mekke'den Medine'ye bir hicret yolculuğu başladı.
Peygamber seçilmiş Hz. Muhammed (S.a.v.)'in artık bir görevi vardı. O yıllarda insanlar yoldan çıkmış, günah içinde, putlara taparak yaşıyorlardı. Onları bu yoldan çevirmek hiç de kolay bir şey değildi. Ama O Allah'ın verdiği emirle bu insanları doğru yola koymayı en iyi en güzel şekilde başarmak için canını, malını ortaya koydu ve O güzel Kur'an'ı hiç değişim ve en ufak bir bozulma olmadan bizlere kadar eriştirmeyi başardı. Okuması yazması olmasada ezberleterek yada okuma yazması olanlara yazdırarak onu korudu. Dostlarıyla, sevdikleriyle ve o güzel sahabesiyle bir çok zorluğun üstesinden gelmeyi bildi.
O yoldan çıkmış, günah içinde yaşayıp o güzelim toprakları o güzel Mekke topraklarını bozmak isteyen o halkın üstüne sanki bir güneş gibi doğdu ve karanlık içinde yaşayan bir halkı doğruluğa, iyiliğe ve aydınlığa ulaştırdı. Artık herşey değişmişti. Kötülük ortadan kalkacak ve onun yerine iyilikler gelecekti. Allah o toprakları kutsal kıldı ve o toprakların bozulup gitmesine izin vermedi.
Peygamber artık kendine verilen görevi yerine getirmişti. Ayrılık vakti gelmişti. O güneş artık aramızdan ayrılacaktı. Son kez insanlara seslenerek o büyük konuşmayı yaptı ve bizlere bir çok şeyi nasihat etti. Ve şöyle buyurdu; "Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir." Evet bize sımsıkı sarılmamız gereken iki miras bırakarak bu dünyadan ayrıldı. O kutsal topraklarda parlayan güneş artık yoktu. Aramızdan ayrılmıştı.
O görevini tamamladı ve artık islamı anlatmayı, yaymayı bizlere miras bıraktı. Artık bizler bu mirasa en güzel şekilde sahip çıkıp Peygamberin tamamladığı görevi devam ettirmeye çalışmalıyız. Elimizde bizi dünyada ve ahirette kurtaracak kocaman bir kitap var ve yanında O güzel Peygamberin sünnetleri var. Bizler artık Kur'an'ı en iyi en güzel şekilde anlamaya çalışacağız. Anladıklarımızı başkalarına da anlatmaya çalışacağız. Bu her müslümanın üzerine düşen bir görevdir. Elinde imkanı olan herkes bu görevi yapmak zorundadır.
Ayetel Kürsi Okunuşu ve Anlamı ve Arapça, Türkçe ve meal şeklinde hazırladığımız Ayetel Kürsi Felak Nas videolarımızı Youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
İlginizi çekebilir
© 2008 - 2024 Ferdi Korkmaz (eski adıyla kuransitesi.com) kişisel blog sitesidir. Tüm Hakları Saklıdır.